BENİM GÖZÜMDEN DÜNYA – ALBERT EINSTEIN (Aysu İnsel, 19 Ocak 2018)

BENİM GÖZÜMDEN DÜNYA – ALBERT EINSTEIN

Einstein’ın kişilik özelliklerini anlatan bu kitap “İnsan hayatının ya da bir bütün olarak organik hayatın anlamı nedir?” (s.21) sorusuyla başlar. Yanıt ise: “Hem kendisinin hem de türdeşlerinin hayatının anlamsız olduğuna inanan yalnızca bahtsız değil, aynı zamanda neredeyse bu hayattan dışarı atılmış birdir.” Kendini hayatın içinde sanan ama aslında kendisi hayatın dışına atan ama farkında bile olmayan bir insanın durumu ne güzel bir ifade edilmiş.

Einstein’ın hayatın içinde, alma ve verme haline bakışındaki derinlik ise şu sözleriyle ifade ediliyor: “Her gün yüzlerce kez kendi kendime, hem iç hem de dış yaşantımın, hayatta olan ya da olmayan başka birçok insanın emeğine bağlı olduğuna ve onlardan aldığım kadarını yine onlara geri verebilmek için gayret sarf etmem gerektiğini hatırlıyorum.”

Sade bir hayat, ruhsal ve bedensel açıdan en iyi yaşam olduğuna inanmasına rağmen, insan davranışlarının hem dış baskılardan hem de içsel zorunluluklar tarafından yönlendirildiğine inanır. Schopenhauer’ın “İnsan arzu ettiği gibi davranabilir, ancak arzu ettiğini arzu etmez”, (s.18), sözü kendisinin ilham ve güç kaynağı olmuştur. Hayatını “Hakikat, İyilik ve Güzellik” idealleriyle ifade eden Einstein, mülkiyet, gösteriş ve lüks heveslerini anlamsız bulmuştur.  

Sosyal adalet ve Toplumsal sorumluluğa olan inancına rağmen, yalnız olmayı seçmesi özgürlüğüne verdiği değer olabilir. “Zor görevlerin başarıya ulaşabilmesi için düşünme, yönlendirme ve sorumluluk alma işini, yalnızca bir kişinin üstlenmesi gerektiğini farkındayım. Ancak, …, zorlanmaya dayalı despot bir yönetim kısa zaman içinde yok olacaktır” (s.19-20). Bu sözleriyle sadece kendi özgürlüğünü değil, herkesin özgürlüğüne verdiği önemi belirtmektedir. 

Yaşayabileceğiniz en kayda değer deneyim esrarengiz olanın deneyimidir. Bu gerçek sanat ve bilimin kökeninde yatan en temel duygudur. Her şeyi bilen biri ne merak eder, ne şaşırır; bir ölü kadar duyarsızdır, sönmüş bir mum gibidir” (s.21). Bu sözler bilgi sınırsız olduğunu, gelişmiş yaratıcılık yetisi ve bilime verdiği önemle bilgi ışığının daima yanması gerektiğini anlatmaktadır. Bu anlayışı, Leonardo Da Vinci’nin, “Işık, mumun üstünde doymak bilmez ateştir. Mum tükenince o da tükenir” sözleriyle birleştirdiğimizde, bilginin ihtiyacın ötesinde yaşamsal bir değer olduğunu anlıyoruz. 

Einstein, bilgi ve inançların başkalarının yarattığı dil aracılığıyla yine başkaları tarafından bizlere aktarıldığını, “İnsanın gerçek değeri her şeyden önce kendi kendisinden özgürleşmeyi ne ölçüde ve ne anlamda becerebildiğiyle belirlenir”(s.24), sözleriyle de, doğadaki hayvanlardan farkımızın toplum içinde yaşama avantajına sahip olmak olduğunun vurgulamaktadır. Bir insanın toplum içinde değerinin, toplumun iyiliğine kattıklarına bağlı olduğunu, “Bireyi önemli kılan ve onun kendisi olmasını sağlayan şey bireyselliğinden çok fiziksel ve ruhsal varoluşunu beşikten mezara kadar yönlendiren büyük bir insan topluluğunun üyesi olmasıdır” (s.24), sözleriyle belirtir.  İyi ve kötü ayrımını, duygu, düşünce ve eylemlerdeki amaç ile belirlenir. “Nasıl ki bireyin kişiliği toplumdan beslenmeden gelişmezse, toplumun gelişimi de yaratıcı, özgür düşünen ve hüküm veren kişiler olmadan mümkün olmayacaktır” (s.25), sözleriyle yaşadığı dönemi değerlendirmektedir. Aslında bu değerlendirmenin sadece kendi dönemine ait değil, günümüzde ve her zaman geçerli olduğuna inanmaktayız. Einstein, yaratıcılığın azalmasından, liderlik vasfı taşıyan insanların yokluğundan, insanların adalet ve bireysel haklara olan inançlarının azalmasından bahsederken, yine de geleceğe yönelik olumlu inancını da, “… Geleceğin tarihçilerinin bu dönemin marazi belirtilerini, yükselmeyi hedefleyen insanlığın aşırı hızlı ilerleme nedeniyle tutulduğunda bir çocukluk hastalığı olarak açıklamasını temenni ediyoruz” (s.27), sözleriyle gerekçelendirmektedir. 

Einstein, çok yönlü bir kişi olan ve Fizik Nobel ödülü sahibi, H. A. Lorentz’e olan hayranlığını şu sözleriyle ifade eder:  “Bilimsel araştırmalarda on dokuzuncu yüzyılda ortaya çıkan yoğun uzmanlaşmayla beraber, bir bilim dalında lider konumunda bulunan bir kişinin aynı zamanda uluslararası organizasyonlar ya da politikada topluma hizmet etmesine artık pek sık rastlanmıyor. Böyle bir hizmette bulunabilmek için enerji, bilgi ve somut başarılara dayanan itibarın yanı sıra, bizim zamanımızda nadir rastlanan ulusal ön yargılardan kurtulmuş olma ve kendini tüm insanlığın ortak amaçlarına vakfedebilme gibi özelliklere sahip olmak gerekiyor. Ben H. A. Lorentz kadar tüm bu özellikleri kendisinde en mükemmel şekilde birleştiren bir kişi daha tanımıyorum”, (s. 27-28). Einstein’ın bu yorumuyla, günümüz dünyasında, bugün, en fazla ihtiyaç duyduğumuz bir eksikliği vurgulamaktadır.

1879-1955 yılları arasında bu dünyada nefes alan Einstein’ın portresini oluşturmak amacıyla hazırlanan “Benim Gözümden Dünya” kitabını herkesin okumasını öneriyoruz. Kitabın ön sözünde de belirtildiği gibi; “Bu kitap, her birimizi kendi tavır ve fikirlerini gözden geçirmeye zorlayan bugünlerde, bu inancın bir savunusunu yapmak üzere tasarlanmış”, harika bir kitap.

Aysu İnsel (19 Ocak 2018)



Bir cevap yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.