Holistik Bilimden Bakış ile Entelektüel Sorunlarının Nasıl Sorgulanacağına Dair bir Değerlendirme (Mustafa Özcan, 7 Aralık 2013)

Holistik Bilimden Bakış ile Entelektüel Sorunlarının Nasıl Sorgulanacağına Dair bir Değerlendirme

Holistik (bütünsel) bilimin insan zihni için sunduğu ekstra potansiyel gücün birey tarafından yerinde ve yeterince kullanılma durumunda kişisel yaşamın erişilmesi zor olan dev soyut sorunlarına tatmin edici düzeyde cevap bulunabileceğini daha baştan belirtmek isterim.

Başka bir söleyişle de, karmaşık ve soyut sorunların çözümü için yapılan sorgulamalarda somut sonuçların artık elde edilebilir olduğunu ifade etmem herhalde yanlış bir değerlendirme olmaz.

Doğaldır ki, yaşam alanlarının en soyutu, soyut olduğu için de anlaşılması en zor olanı anlıksal(cı), yani entelektüel veya daha geniş anlamda ve basit olarak ifade edilirse, düşünümsel, (reflektif) olandır.

Bunun nedeni ise bu düşünce alanının incelenmesi sırasında insan zihni hem özne hem de nesne kimliği ile zorunlu ve devamlı olarak eytişimsel (diyalektik) bireşim yapan bir tasarım sürecindedir. Nitekim böyle durumlarda insan, usun nesne kimliği ile yaptığı tasarımlar ve bunların özne kimliği ile denetimi şeklindeki iki karşıt tür işlem sürecini koşut ve eş zamanlı olarak zihinde gerçekleştirmek durumundadır. Bu da zihnin son derece çetrefil bir uslamlama işini yapmakta olduğunu göstermektedir.

Konuyu şimdi zihindeki ‘nasıl’dan uygulama yapılmak için başvurulacak kültürel dünyada  nelerin var olduğu sorusuna getirirsek doğaldır ki bu durumda insanın monden tinsel kültür (‘entelijansiya’ da denilen yüksek entelektüel camianın günlük yaşamı ile ilgili olan şeyler anlamında kullanılmıştır) alanına hemen  hızlıca bir göz atmak gerekecektir.

Bu durumda, başta bilimler ve kuramlar olmak üzere yazın ve felsefe ile kültür ve sanatın da içinde bulunduğu konuların holistik düşünce için üç dikotomik alan olarak noosfer (bilinç küre) denilen entegre (tümleşik) ve kümülatif (birikimsel) mega bilinç bütününün çok önemli bir bölümünü oluşturduğunu söyleyebiliriz.

Ayrıca, günümüzde zihinlerimizin yoğun olarak küresel düzeyde sanallaşması sonucu noosferdekj sorunların insan toplumu için 21. Yüzyıl’da problematik bir hal alacağını ve gelecekte ekosferin sorunları ile birlikte holistik düşüncenin üçlü saçayağındaki tüm soyut çözüm uğraş potansiyelimizi soğuracağını  da daha şimdiden ön görebiliriz.

Bu nedenle sorunu bir de insan için özgül yetenek gerektiren müzikaliteyi ve kinestezi gibi zeka türlerini konunun dışarıda tutarak Howard Gardner’in ‘çoklu zekâlar’ kuramı görüngesinden ele alalım.

Nitekim bu durumda, sözü edilen entelektüel sorunlar noosferin en önemli parçası mahiyeti ile doğru holistik bir inceleme halinde bilişsel ve duygusal (toplumsal) zekâlarımız ile natüralistik ve varoluşsal zekâlarımızın ortaklaşa bir bütün olarak belki de tamamını kullanmamızı gerekli kılacaktır.  

Bu doğrultudaki sorgulamanın kurgusu için de gerekli olan bilgi-altyapısal zemin doğaldır ki holistik bilimsel yaklaşım ve düşünümsel eytişim temeli üzerine kurulu olandır.

Sonuç olarak, terminolojiyi kolaylaştırmak amacı ile Gardner’in ekolojik ve varoluşsal ile bilişsel ve toplumsal zeka kümelerini holistik zeka adı altında birleştirdiğimizde anlağımızın(zekamızın) hangi yönlerine başvurmamız gerektiği konusuna daha da açıklık gelmiş olur.

Görüldüğü gibi hal böyle olunca, holistik tarzdaki anlayış, bakış, anlak (zeka), düşünüş (us) ve bilimi ortaklaşa ve tümleşik olarak soyutlayıcı bir sorgulama aracı olarak kullanmamız halinde 21. Yüzyıl’ın büyük eğilimlerinden doğacak devasa sorunları betimlemeye, sorgulamaya, açıklamaya, çözmeye muktediriz demektir.

Ve belki de bu, bu tür sorunlar ile ilgili olarak uzun erimli öndeyilerde bulunacak kuramlar elde etmeye yönelik yeni bir araca, bir “novum organum”a sahip olduğumuz anlamına gelmektedir.


Mustafa Özcan (7 Aralık 2013)


Bir cevap yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.