Bilimler Üçlü Grubunun Evrensel Süreğen Döngüsü (Mustafa Özcan, 6 Mart 2012)

Bilimler Üçlü Grubunun Evrensel Süreğen Döngüsü

Diğer bazıları gibi bu makale başlığının da ilk okunuşta söylenilmek isteneni anlatmıyor olmasından şikayetçi olunmasını gayet normal karşılıyorum. Başlık oldukça müphem; çünkü anlatılmak istenen şey ifadenin bütününde örtük olan özanlamda saklıdır. Özanlamı, kullanılan sözcüklerin bütünleşmeleri sonucunda ortaya çıkan, yani tek tek anlamlarının toplamından fazlası olarak beliren ‘artı değerdeki anlam’dır, diye tanımlayabiliririz.
Bir anlatımın özanlamının ne olduğunun açıklanabilmesi genelde sözcelemenin yapı, işlev ve kullanım boyutlarının “tersine mühendislik” (reverse engineering) yapılarak dilbilimsel çözümlemesi ile mümkün olabilmektedir. 
Ama anlatılmak istenen şeyin  bir açıklaması olmasa bile ne ima ettiğinin sözcüklerin birbiriyle olan ilişkilerine dikkatlice bakmakla bu yola başvurmadan da anlaşılabileceğini söylemeliyim. Buna üstünkörü Hyelmslev glossematiği diyebiliriz.
Öte yandan bu makalede, konunun kavramsal temelleri üzerine yoğunlaşmak istediğimden diğerlerinde bolca bulunan gönderme, bilgilendirme, kökenlendirme, dilsel  yenileştirme ve yeni terim oluşturma gibi akademik-bilimsel anlatım düzleminin bu tip öğelerine mümkün olduğunca az yer vermeye çaba gösterdim, ama ne de olsa her insanın kendini frenleme yeteneğinin farklı olduğunu siz de görüyorsunuz!
Bir de bu konuyu, daha önceki denemelerimden ayrık olarak olaylara kuramsal yönüyle çoklu yerine bir tek perspektiften bakarak ve de en önemlisi, bilimleri tek bir bilim gibi görerek irdeliyorum. Hal böyle olunca, başlığı bu tek perspektiften görünen özanlamı örtülü olarak temsil eden bir kompozisyon neliği ile oluşturmaya çalıştığım için uzun oldu.
Her şeyden önce başlık sözcelemesinin bilim, grup ve evren (nesnel-kültürel evren anlamındadır) dışındaki terimlerinin alışılagelmiş, bildik, çok kullanılan türden olmadığı hemen anlaşılıyor. Çok bilinen bilim ve evren terimlerinin ise kavramsal içlem ve kaplamının gösterdiği çeşitlilik, genişlik ve derinliğinin zaten birer gayya (yerküre, gaia) kuyusu olduğu bellidir. Öte yandan yüzyılı aşkın süreden beri bilinenlere yeni anlamların (manaların) eklenmesi bu iki kavramın da içeriğinde ciddi kaplam sınırı genişlemeleri ve özanlam farklılaşma ve kaymaları oluşturduğu başka bir gerçektir.
Sonuçta kavramların özanlamlarındaki ( mealinde, içlem yönsemesinde) bu değişmeler birikerek eksensel kaymalar olarak da belinen anlam yenilenmelerini ortaya çıkarmıştır. Bu konu Blog’daki BBS (Bildik Bilimin Sonu) ve SKS (Sosyal Kültürel Sistem) deneme yazısı dizilerinde enine boyuna ele alınarak açıklanmaya çalışılmıştır.
Üçlü grup (İng., “triyadic” veya “triple group” veya “three tuple”) terimi, üç noktadan bir düzlem geçer deyiminde belirtilen, çoğu kez ‘saçayağı, üçayak’, ‘nirengi’ eğretilemeleri ile ifade edilen olguyu, yani “ayrılmaz bir üçlü olma durumu”nu anlatıyor. Bu nitelemeyi, formel, doğal ve insani (toplumsal) diye belirtilen genel etkinlik alanlarından oluşan bilim dediğimiz olgunun üç öğeliliğine karşın özde bütünsel olduğunu karakterize etmek için kullandım. 
Üçlü tek grup için, atomaltı parçacıklar evreninde üç kuarkın birbirinden ayrılamaz şekilde parçalanmaz bir bütün olan protonu oluşturması olgusunu çok tipik bir örnek olarak gösterebiliriz. Buna, önceki tümcede üçüncü sözcük olarak geçmiş olan ve pek çok Türk dilinde ‘üçün’ biçimiyle de kullanılan ‘için’ sözcüğünün ‘üçlü olan’ şeklindeki etimolojik kökenden geldiğini ve günlük dil mantığında ikinin soyut veya somut üçüncü tamamlayıcısı olan dayanak noktasını, yani diğer ikisinden ayrılmazlığı vurgulamak için kullanıldığını anlatan diğer bir örnek olarak verebiliriz. Ayrıca iki örneğin özdeksel ve kavramsal dikotomik kutupsal çift oluşturduğunu da yeri gelmişken belirtmek isterim.
Aynı şekilde, Norman K Derzin’in sosyal bilimlerde kalitatif sorgulama yöntemi için geliştirdiği üç şeye, örneğin pratik incelemeye, kuramsal perspektife ve bilgi kümesine başvurmak şeklindeki bir üçlemeyi gerekli gören Nirengi (Üçgenleme, Triangulation) Stratejisi’ni de bu kapsamdaki ilginç örnekler arasına koyabiliriz. Bu arada nirengi sözcüğünün bir işin sırrı, büyüsü anlamına geldiğini anımsarsak konunun eskilerin dünyasında bile ne denli gizemli olduğunu farkederiz.
Diğer taraftan Süreğen döngü sözcesini, ‘üç öğeli bölünmez, paçalanmaz yapı’nın bu özelliğini, değişmeyen bir örüntü olarak zamanla kendiliğinden tekrarlanan görüngüler (fenomenler) şeklinde ortaya çıkarmakta olduğunu anlatan çift terimli bir deyiş olarak kullandım. Bu kısaca, Eski Türkçe’de devridaim, Latince’de perpetuum sözcüklerinin temsil ettiği durumun Yeni Türkçede ifade ediliş biçimidir.
Dikkatli okuyucular döngü yerine Yeni Türkçe de olsa çevrim sözcüğünü kullanmak istemediğimi hemen farketmiş ve nedenini merak etmiştir. Çevrim sözcüğünün daha önce elektrik ve elektronik mühendisliği alanlarında genel olarak Eski Türkçe ‘devre’ ve ‘hat’ sözcüklerinin yerine kullanılmış olduğu anımsadıklarında onu kullanmamamın nedenini anlayacalardır. Neden ise basit: Çünkü benim burada kastettiğim şey ne devre, ne de hattır. Bu iki sözcüğün çok bilinen bu anlamları İngilizceden ithal edilmiştir ve “loop” ve “line”ın karşılığı olarak kullanılagelmiştır. Dolayısıyla yanlış kullanımları bir yana ikisi de benim vurgulamak istediğim durumu karşılamaktan uzaktır. Nihayetinde bu durumda ben de tekrarlı ve sürekli olan bir çevrimin var olduğunu belirtebilmek için süreğen döngü deyişini kullanmayı uygun buldum.
Gelelim konunun kilit noktasına: Daha önce de belirttiğim gibi, bilimin formelllik (mantık), doğa (özdeksellik) ve insan (toplumsallık) kaynaklı bilgilerden üçlü ayrılmaz ögeler şeklinde oluşmuş bir yapı olarak sistemleşmiş olduğunu düşünüyorum. Açarsak; formel mantık, insan anlığı için temel bilgi kaynağı iken, bu doğa bilimleri için canlı ve cansız doğanın ta kendisidir. İnsan bilimlerinin bilgi kaynağı için söylenecek şeyse, bu alanın bilgilerine toplumsalın yanı sıra insan anlığının, yani bireyselin de kaynaklık ettiğidir. Hatta bireyin, toplumda değişimi tetikleyen fail olması nedeni ile kollektif  içindeki rolünün bu alanın bilgileri için ana kaynak olduğunu bile söyleyenler az değildir.
Bilimler tarihine dikkatlice bakılınca, bilimi bütünleyen formel yapı, doğa ve insan üçgeninin  bu ayrılmaz öğelerinin bilgi kaynağı niteliğiyle hep birlikte ortaya çıkış ve gelişiminde bir  dönemselliğin var olduğu görülmektedir. Gerçekten de, bilim için ortaya çıkış ve gelişimde ilkin (primeval, ilk saf olan) ve ilksel (primordial, ilk var olan) sağın (sahih, exact) bilgi kaynakları olarak gösterebilecek alanların
·         sayı sayma ve çizgi çizme,
·         taş yontma ve gök cisimlerini betimleme ile
·         geçim sağlama ve iş bölümü  
olduğunu söyleyebiliriz. Görülüyor ki bunlar sırasıyla üçlü bilimin formel-mantıksal, doğasal-özdeksel ve insani-toplumsal bilgi kaynaklarını  temsil etmektedir
Gene ayrıca biliyoruz ki, bu olgular bilgi kaynağı mahiyeti ile demografik nicel büyümenin etkisinde kalarak önce inançsal, sonra metafiziksel (felsefi), sonunda da bilimsel anlayış temelindeki nitel diyalektik dönüşümlerden geçen belirim evrelerinin üç aşamalı dizilimi ile tarih anlayışımızın da özdinamiğini oluşturmaktadır. Her bir evredeki üç öğeli tekli grup, o dönemin anlayış, yaklaşım ve yapılanışına uygun bir şekilde dönüşüp oluşan bir yapısallık olarak insani anlıksal evrimin süreğenliliğini ve böylece de onbin yılları bulan tarihsel bütünlüğü sağlama işlevini görmüştür.
İnançsal evrenin tipik bir dönemi olan Tarihöncesinin sayma, astroloji ve geçim gibi alanları bugünkü bilimsel kozmozun (evrenin) formel, doğa ve toplum (insan) bilimlerine karşılık gelmekte olduğu anlaşılmaktadır. Ortaçağın, metafizik evre için iyi bir örnek oluşturduğu genel kabul gördüğüne göre bu evre için matematik, gökler mekaniği ve felsefeyi üçlü grubsallığın temsilci öğeleri olarak sayabiliriz.
Görülüyor ki bilim de  inanç evresindeki gibi çok tanrılıktan tek tanrılığa geçiştekine benzer bir dönemden geçecektir. Bu bakımdan, inançtaki politeizmden monoteizme geçişte olduğu gibi bilimde de diyalektik sürece uygun olarak yaşanacak bireşimci bir dönemin önümüzde var olduğunu söylemek artık kehanet olmasa gerekir.
Sonuç olarak da; önümüzdeki bu dönemin bilinen adıyla holistik bilimden başkası olmayacağını söyleyebiliriz.
Mustafa Özcan (6 Mart 2012)


http://www.kadikoydusunceplatformu.blogspot.com/

Bir cevap yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.