İnsan, doğanın ürünü mü? Doğa insana tam karşılık geliyor mu? (Erdoğan Merdemert, 6 Temmuz 2012)

İnsan, doğanın ürünü mü? Doğa insana tam karşılık geliyor mu?


Doğaya gözünü açan ilk insan doğaya o kadar yabancıydı ki binlerce yıl onun hakkında hiçbirşeyi bilemedi, öylece baktı durdu, sonra kendini bilmeye çalıştı, aklını ikiye böldü bir parçası ile diğerini aradı ama ikisi de kendisi olduğundan bu özdeşliği böyle bir amaç için bu yolla bölmeyi başaramadı ve bugüne kadar öylece kaldı. İnsan ilk defa doğada ayakta durduğunda boyunun uzunluğu kadar başını yersel doğadan ayırdı sonra havayı kokladı ve onun içinde var olduğunu düşündü daha sonra gökyüzüne baktı yıldızları gördü, toprak ile yıldızların arasında çaresiz kaldı.

Bu yazgı içinde evrim geçiren ve taksonomide hayvan aleminde gösterilen Homo sapiens’e ait bu garip yabancılık hissi, aidiyet ve sığınma duygularının da zorlaması ile korkuya dönüştü, korku “ilk vuran kazanır” kuralını çalıştırıp savunma adına saldırma eylemini başlattı sonra bu eylem gasp ve işgal olarak şekil değiştirdi hala da devam ediyor. Bu uygulama belki insan türünü yok etmedi ama böyle bir geleneği onayladı ve bu savaş insan ile doğa arasında değil insan ile insan arasında geçti. İşte bu yüzden insanın kendini doğaya ait hissetmemesi gibi bir duyguya sahip olması anlamsız değil çünkü onunla aynı özden olmadığını bu duygu ile tecrübe etti.

Doğanın kendine ait bir tini bulunmadığından kendisini yasalar ile sunar, yasalar esnemez, şekil değiştirmez, şekli değişen doğada bulunan maddelerdir ve bu doğa yasalarının evrensel olmasını engellemez. Doğa, insan gereksinimi için çok fazla seçenek bulundursa da bu onu ürettiği anlamına gelmez çünkü onlar aynı özden yapılmamışlardır ve budizm’deki “doğmamış, olmamış, yapılmamış ve bileşmemiş” olan şey bilinç’dir ve bilinç doğayı ve insan bedenin zemini olarak kullanır. Doğada “bilen” varlığa ait töz yoktur, doğada bu anlamda bir sistem de yoktur, o değişebilen bir plana uygun olarak devinmez (sistemler değişebilir, geri beslemeleri vardır ve nadir de olsa yanlışlanabilirler) ayrıca çekim yasası ve kimyasal madde ortamı bir sistem değildir onlar sadece yasa ve ortam’dırlar.

Bildiğimiz sistemlerin içinde en ciddi örnek olarak gösterilebilecek olan DNA’daki sistem (bu örnek canlılığın tamamını oluşturduğundan) doğa tarafından dizilmiş bir amino asit sıralaması ise aynı zamanda doğanın bunun sıralayıcısı olması da gerekir ya da bunun doğada tesadüfen olmuş olması gerekir. Her iki olasılık da geçerli olabilir, tabii kanıtlanabilirse.

Erdoğan Merdemert (6 Temmuz 2012, Cuma)


http://kadikoydusunceplatformu.blogspot.com/

Bir cevap yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.